Akmayan serumlar, dinmeyen ağrılar, post-op bulantılar, bitmesine az kalan seronlarla dolu 24 saatlik bir nöbetin 22 saatini tamamlamak üzereydim artık. Sabah tedavilerini hazırlamamış, girişlerini yaptığım kanları henüz almamıştım. Yoğun bir 2 saatin daha beni beklediğinin son derece farkındaydım. Fakat ayaklarımın bu durumdan pek haberi olmasa gerek, terliklerimi sürüyerek tedavi odasına geçmeme sebep olmuşlardı. Sanırım servisimin % 75’i doluydu. 25 dakikanın sonunda hazırlamış olduğum sevimli tedavi tepsimle düştük yollara. İçimden ‘Allah’ım açtığım damar yollarına gece zeval gelmemiş olsun ne olur!!’ diye dua ediyordum. Bir damar yolu 10 dakika demekti nereden baksan. Dakik olmak çok önemliydi. Gözlerim doktor beyin geleceği saatte, dikkatim hastamda, aklım ise tedaviden sonra yapılacak bol spançlı, batikonlu ve olabildiğince steril 5 tatlı pansumandaydı.
Artık tedavimin sonlarında, gençliğimin ise son demlerindeydimJ.Bu meslek nasıl çekilirdi 30 40 yıl, biz de insandık, hangi birisine yetişebilirdik... Nöbet sonları hayatı sorgulama aşamasına geldiğimin belirtileriydi bu iç sesim. Bunların hiçbiri yüzümdeki gülümsemeyi, canım hastalarıma yansıttığım enerjimi etkileyemezdi ve etkilememeliydi elbette. Çünkü iletişim çok ama çok önemliydi. Kocamaaan bir ‘günaydın’ ım vardı bir de şifa olmasını dileyerek yaptığım ilaçlarım. Ee neticede aldığım güzel dualarım da cabası.
Saat 8 gibi biten tedavim sonrasında hemşire odasına doktor beyi beklemek için yönelmiştim ki bir hasta yakını hastasının ağrısının olduğunu söyledi. İlacımı hazırlayıp tedavimi uyguladıktan sonra aynı ameliyatı olan yanındaki hastanın da ağrısını sorgulamak istemiştim sadece. Beklediğim cevap ‘var’ ya da ‘yok’ tu. Ama bulduğum ise çok başka olacaktı. Canım hastam finalini muhteşem yapacağı sözlerine başlamıştı bile. ‘Dünkü yaptığın iğne çok iyi geldi hanım kızım. Çok iyisin, Allah razı olsun senden. Ne tatlı, ne güler yüzlüsün. Rabbim seni nazarlardan korusun…’ gibi daha bir sürü güzel şey sıraladı. Yalan yok çok kez böyle teşekkür eden hastam olduğu için alışkındım. Dualarına karşılık amin inşallah, Allah razı olsun diyerek yanıtlamıştım ki amca sözlerine ‘Nasıl desem şey gibisin’ diyerek devam etti. Dedim ‘Amcacım korkutma, ne gibiJ?’ ‘Erguvan çiçeği. Bilir misin? Onun gibi rengarenk, cıvıl cıvılsın. Baharda çok güzel açar o çiçek kızım.’ dedi. ‘Ahh’ dedim amcam o nasıl güzel bir benzetme, ne ince bir iltifat.Teşekkür ederek çıktığım odada bırakmıştım tüm yorgunluğumu, gelecek kaygımı. Bu naif cümle aklımda, yüzümde huzurlu gülümsemem.Şifa olsun diye başladığım tedavilerin sonunda ben de şifamı bulmuştum sanırım.
Velhasıl güzel insanlar iyi geliyormuş insana, ruha. Bunu bir kez daha anlamış oldum. Tabi Rabbim’in izniyle ben de onlara. Bu yazıyı okuyan sevgili güzel insan; inşallah yoluna beklemediğin anda hayatını hep böyle bahara çevirecek insanlar rast gelsin yoluna.
Eee nerede kalmıştık? Pansumanlar!!! J