HAYATLARA DOKUNMAK
Aile hekimliğinde hemşire olarak çalışmaktayım. Bizim işimiz genellikle çarşıda bulunan esnaflardan pek farksızdır. Her gün bir diğer günün aynı olarak ilerler gider.Artık danışanları o kadar iyi tanırsınız ki beynimiz kişiyi görür görmez onun frekansına girerek onu karşılar.
Bir gün aniden kapı açıldı. Karşımdaki kişi zayıf, uzun boylu, mutsuzluk artık yüzünde kalıcı bir iz bırakmış olan Ayşe Hanım’dı. Ellerindeki titremeyi saklarcasına müsait olup olmadığımı sorarak içeri girdi.
Ayşe Hanımı tanırım 5 yıldır buraya sağlık danışmanlığı ve çocuklarının takipleri için düzenli olarak gelir. Ama sanırım bu seferki biraz farklı . Onu buyur ederek sandalyeye oturmaya ikna ettim. Hala ellerini ovuşturuyor, göz teması kurmuyor, için için yanan bir ateşle, kor gibi duruyordu karşımda.
Bir hafta önce merkezimize gelmiş , gebelik testi yaptırmıştı. Arkadaşlarım ben olmayınca sonucu bir not kâğıdına yazarak hatırlatma panoma takmışlar. Birden o not aklıma geldi ve onu alarak ikimizin tam ortasına koydum. Hamile kalmamak için çırpınan bu kadın neden hamile olarak gelmişti. Ama onu asla yargılamak değildi niyetim. Her yapılan uygulamada geçersizlik payı vardır ve biz bunu hep söyleriz. İki çocuğu olan Ayşe Hanım notu görür görmez gözlerinden yaşlar boşalmaya başladı.
Sorun gebelikle ilgili olabilirdi.
Bazen ne söyleyeceğinizi bilemezsiniz. Hele ki karşınızdaki kişinin geçmişini ve yaşadıklarını biliyorsanız. İlk kelimenin onun ağzından çıkmasını bekliyordum fakat akan gözyaşlarını bile silmeden ağlamaya devam ediyordu. ‘Ne düşünüyorsunuz ?’ gibi bir soru çıkıverdi ağzımdan. Cevap hızlı ve netti.
-Aldırmayı.
Bu sefer şaşırma sırası bana gelmişti. Aslında bildiğim halde neden sorusuna cevap ararcasına sordum .
-Neden?
Ne yazık ki bu aşamadan sonraki anlattıkları benim bildiğimden daha derindi. O anlatıyor ben bu mahkum olmuş kadının anlattıklarını gözümde canlandırıyor, hatta onun yerine kendimi koyuyordum.
Daha gebeliğiniz hayırlı olsun bile demeden, aldığım yanıtlar benim normal sürecimi tıkanmaya sürüklüyordu.
Ayşe hanımın bir kız ,bir oğlan iki çocuğu vardı . Oğlan on yaşlarında Deph tanısı almış hiperaktif bir çocuk , kız ise kas zayıflığı, işitme ve konuşma problemleriyle birlikte seyreden down sendromluydu. Yani çocuklarını , özellikle kızını bir an bile gözünden ayırmamalıydı. Her zaman sorunlarla baş etme konusunda konuşur yeni bir bilgi öğrenirsem hemen onunla paylaşırdım. Çünkü benimde disleksi olan bir çocuğumun olması, onunla uğraştığımı bilmesi, onun bana daha çok güvenmesini sağlardı.
Kocası ise her geldiklerinde kibar davranan uyumlu bir eş gibi duruyordu. Hatta aile planlamasında bile sorumluluğu üzerine almış ,üç senedir hiçbir sıkıntı yaşamadan devam ediyordu.
Ayşe Hanım anlattıkça anlatıyor, gözyaşları giderek artıyor, gözleri kıp kırmızı oluyordu.Ellerindeki titreme biraz olsun azalmış olmasına karşın, şimdi de dişiyle tırnak kenarindaki etleri dişleriyle koparmaya çalışıyor ara ara bunun için duruyordu. İkinci aşamada anlattıkları ilk anlattıklarından daha ürpertici şeylerdi.
Peki eşin hamile olduğunu biliyor mu ? Aldırma konusunda ne düşünüyor? diye sordum.
Aniden gözlerindeki yaşlar birden kurudu ve gözlerini gözlerime dikerek ;
‘O beni hamile bırakırken bana sordu mu? diye yanıtladı. Kesinlikle bilmiyor, bilmesini de istemiyorum.’ diyerek o güne kadar bir gram saygısızlık yapmayan kadın bana çıkıştı.
Öfkesi bana değildi. Yapamadıklarına, yaşayamadıklarına , görmediği sevgiye duyduğu kini haykırıyordu sadece. Ne parası vardı aldıracak, nede cesareti düşük yapmak için kendini riske atacak.
Hani mutluluğun resmi deyince bir sesim gelir ya gözünüzün önüne; karyolada beş altı çocuk, anne , baba, yerde tavuk , damlayan çatı ve bir şemsiye . Bu resmin arkada asılı durduğu bir duvarın önünde yaşananlar ise; tam ortasında Ayşenin bulunduğu bir girdaba dönüşmüş bir hayat.
Bir saate yakın konuştuk Ayşe Hanım’la eşinin durumu onu nasıl tedaviye ikna edebileceğimizi onun neden kondomları delip bu işi yapmada karar aldığını. Ayşe de istiyordu sağlıklı bir çocuğa sahip olmayı lakin durum ne olurdu kestiremiyordu.
Eşi ile hamilelik durumunu paylaşma kararı aldı. Bu konuda beraber danışmanlık almaları için üniversite hastanesine başvurmayı kabul etmesi eşi için kolay olmayacaktı . Ama en azından içindekileri bir miktar boşaltmış daha güvenli bakan , kararlı bir kadın vardı karşımda. Şimdi gerekli testleri yaptırma ve gerekirse aldırma kararı tabiî ki onun karararı olmalıydı. Eşi ile bunu başarabilirlerse güven kırmamış olacaktı. Yani içinde bulunduğu olay daha da karmaşık hale bürünmeyecekti.
Şimdilik Ayşe hanım ve eşi Tıp fakültesi araştırma sürecinde bakalım durum nasıl sonuçlanacak .
Ben bir hemşire olarak hep bu tip olayların arkasından enkaz gibi kalıyorum kendimi toplamam her durumda biraz zaman almayı gerektirse de biraz hayatlarına yardımcı olabilmek bana iyi geliyor.
Aile hekimimle bu durumu paylaştım süreci yakından takip ediyoruz. Tüm arkadaşlarıma meslek hayatlarında başarılar diliyorum.
Son Düzenleme: 17-12-2019, Saat: 13:55, Düzenleyen: PhD. Sabancı.